Ankara’da doğdum, İstanbul’da büyüdüm. Memleketimi sorarsanız Dünyalıyım. Afrikalı bir baba ve Arnavut bir annenin melez çocuğuyum.
Ablamın kardeşi, ailemin tek erkek evladıyım. İçine doğduğum bu kültürel zenginliğin hayatıma kattığı renk, çocuk yaşlardan bu yana yaşantıma bir ayrıcalık olarak yansıdı. Kendimi tek bir yere değil, her yere, tüm dünyaya ait hissettim. Dünyadaki farklı kültürlere sahip insanların çoğu zaman aynı doğrulara inanması, aynı davranış biçimlerini göstermesi beni evrensel değerleri aramaya, anlamaya yönelten nedenlerden biri oldu. Bu yüzden bütünsellik, evrensel bilinç, “bir” olma hali, her zaman önemsediğim kavramların başında geldi.
Soyadımın hakkını verdim. Hep gülümsedim. Gülümsemeyi tercih ettim.
İnsanların bende çok özel bulduğu gülümsemem doğuştan geliyor. Güler yüzlü bir çocukluk hayatım oldu. Çok az ağladım. Ama hayatın gülümsememi soldurduğu zamanlar da oldu.
Sporcu ve eğitimci bir ailenin bir bireyi olarak; spora, insan sağlığına, insanlara hizmet etmeye her zaman önem verdim. Hayatım benim için önce kendi bedenimi-bedensel farkındalığımı, sonra beden zihin uyumunu-içselliğimi keşfettiğim bir gelişim alanı oldu. Her zaman düzenli, disiplinli, azimli, çalışkan oldum.
10 yaşımdan itibaren çeşitli sağlık sorunları yaşamaya başladım. Bu sorunların bazıları sıradan, bazıları ciddi, bazıları ise çok ciddiydi. Sağlık sorunlarımın ve bir dizi ameliyatın sonrasında evde geçirmek zorunda olduğum zamanlar, gülümsememi yavaş yavaş soldurdu. Uzun süren tedavi sürecinde kendimi oyalamak için spor yaparken, ilk kez içsel konuşmalarımı keşfettim. Bana ne yapacağımı, ne yapmayacağımı söylüyordu. İnsanın içinde kendini yönlendiren sesler olduğuna dair zihinsel farkındalığa vardığımda bunun sadece bana ait olduğunu sanıyordum. Bir süre sonra, herkesin iç konuşmaları olduğunu ancak bunu başkalarıyla paylaşmadığını fark ettim. Hastalıklarım sayesinde neredeyse tüm organlar hakkında bilgi sahibi oldum.
Hayatta dönüm noktalarım oldu. Bunlardan biri 16 yaşında geçirdiğim bir dizi ameliyatın ardından yürüyemeden geçirdiğim 2 yıldı. Bu yıllarda hayatta sadece mutluluğu arayacağıma dair kendime söz verdim. Benim mutluluğumu başkalarının seçmesine ve onaylamasına izin vermeyecektim. Bazen kimsenin anlamadığı, onaylamadığı kararlar aldım. Ama kendi mutluluğuma giden yoldan hiç ayrılmadım.
Geçirdiğim ameliyatlar sonucunda çok sevdiğim spor hayatım tehlikeye girdi. Hatta doktorlar yürüyemeyeceğimi bile söyledi. Bana söylenenlere değil, kendi doğrularıma, hayallerime ve çalışmalarıma inandım. Vazgeçmedim; 7 yıl dans ettim, bırakmak zorunda kaldığım spor hayatıma aktif olarak geri döndüm. Uzun yıllar step, aerobik, dans, fitness eğitmenliği yaptım.
Aktif spor hayatım boyunca, sadece bedeni çalıştıran batı egzersizlerinin yeterli olamayacağını fark ettim. Doğu egzersizleri ve düşünsel teknikler, hem bedeni hem zihni çalıştırıyordu. Bu nedenle çalışmalarımı bu alanda yoğunlaştırdım. Beden-zihin uyumu, içsellik, farkındalık her zaman ilgimi çeken konular oldu.
Hayatı sorguladım. Kendimi, insanları, iç dünyamı, dış dünyayı sorguladım. Yaşadım, deneyimledim. Farklı ülkeleri, farklı öğretileri, farklı insanları tanıdım, anladım.
İçselliğin, sakinliğin, dinginliğin önemini kavradım. Bazen olaylara dışarıdan bakabilmenin, içindeyken dışında kalabilmenin, kendini dinleyebilmenin, içselliğini fark edebilmenin, özüne dönebilmenin yarattığı değişimi gördüm. İnsanların tüm bu karmaşanın içinde durup geri çekilmesi, ne yaptığına bakması gerekiyor. Bu sebeple inzivayı, insanların içselliğini hatırlamasını çok önemli buluyorum.
Bu zamana kadar hep gülümsememle ön plana çıktım. Bana göre gülümsemek benim fazlalığım değil, insanların eksikliğiydi. Bu yüzden tüm insanlar gülümsesin, kahkaha atsın istiyorum.
Yaşadığım tüm deneyimler ve aldığım eğitimler beni içsel olarak geliştirdi. Hayatımın merkezine yüreği koydum. Bildiklerimi, düşündüklerimi, deneyimlerimi başka insanlarla da paylaşmak istedim. Klasik yoga dersleri, yaşam koçluğu, içsel farkındalık atölyeleri ve spor-sağlık-esenlik konularında verdiğim çeşitli seminerler ile bildiklerimi paylaştım. İnsanların yüreklerine dokundum ve dokunmaya devam ediyorum.
Zihin konuşmalarının insanı yanıltabildiğini, ancak yürek konuşmalarının doğruya yönelttiğini ve insanı asla yanıltmadığını fark ettim. Hayatımın merkezinde artık yürek var. Sadece mantığını kullanan değil, arayışta olan zihin ve yürek insanlarıyla bir araya gelmek istiyorum. Merkezlerimi de bu yüzden açtım. Yüreğiyle düşünen, yüreğiyle yaşayan insanların var olduğunu biliyorum ve merkezlerimde bu insanlarla buluşmaya devam edeceğimize inanıyorum.