Marta, çocukluğundan beri Ana Tanrıça’yı ve Derin Dişil’liği anlatan kadim öykülerden ve mitolojilerden etkilendi. Ana Tanrıça’nın sesini takip ederek dünyayı dolaşıyor, araştırıyor ve öğreniyor. O’nun titreşimi ile olan bağını derinleştirirken, kadınların bir araya gelerek bu titreşimi kendi içlerinde fark edip saygı duyduklarında bu bağın ne kadar güçlendiğini gördü. 

Kendi iç yolculuğu Marta’yı farklı şifa gelenekleriyle (farklı yoga stilleri, kutsal dans, vurmalı çalgılar, çantingler) ve farklı kültürlerden gelen kutsal şifalı bitkilerle buluşturdu. Bu buluşmalar onun Dişil’e, dişi bedenine ve bu bedenin döngüsel özüne hizmet etme çağrısını besledi ve zenginleştirdi. Doğaya olan derin sevgisi ve doğa ile bağı, dünyanın farklı yerlerindeki ormanlarda vahşi yaşam sürmesini sağladı. Marta Güney Fransa’nın Cevennes Dağları’nda ormanın vahşi kalbinde kadınların bir araya gelebilmeleri için bir alan oluşturdu.