Yoga Kamplarında Travmaya Duyarlı İletişim

Yoga Kamplarında Travmaya Duyarlı Yaklaşım

Ülkece içinden geçmekte olduğumuz bu zor zamanlarda her birimiz çeşitli şekillerde zorlu hislerle, geçmiş travmalarımızla göz göze geliyoruz. Kahramanmaraş depreminin içimizde yarattığı sarsıntılara ister birinci elden ister dışarıdan şahit olmuş olmamız fark etmeksizin bir şekilde hayatlarımız yara aldı ve etkilerinin ne kadar süreceğini ise bilmiyoruz. Olanlardan elbette her birimiz farklı şekilde etkileniyor, bireysel düzlemde verdiğimiz tepkiler farklı oluyor. Her birimiz farklı farklı insanlar, hikayeler olarak gelecek dönemde çeşitli yoga kamplarında bir araya geleceğiz. Bu yazıda elimden geldiğince, yıllar içinde edindiğim travmaya duyarlı Yoga ve Mindfulness bilgileri ışığında, kendimize ve kamplara gelecek kişilere nasıl yaklaşmamız gerektiğine yönelik bir şeyler karalamaya, sinir sistemine yönelik içerikler paylaşmaya çalıştım. Umuyorum okuyan herkese faydalı olur.

Benim de çok severek düzenlediğim, keyif aldığım Yoga kampları pek çoğumuzda olduğu gibi herkese açık ve yeni tanıştığımız katılımcılarla dolu geçiyor. Yeni tanışmalara ve dostluklara vesile olan bu güzel, doğa içindeki kamplarda gelecek dönemde afet bölgelerinden gelecek katılımcılarla tanışacak veya kendimiz de benzer deneyimler yaşamış biri olarak yer alacağız. Peki nelere dikkat edersek katılımcılar için daha iyi gelebilecek bir ortam yaratmış ve şefkatli bir alan tutmuş oluruz?

Öncelikle bu dönemde katıldığım pek çok Psikolojik İlk Yardım eğitiminden öğrendim ki deprem bölgesinden olan birisi ile ilk tanıştığımızda kendisinden olay anını anlatmasını istememek çok önemli. Çünkü zihinsel olarak kelimelere dökme süreci travmayı yeniden canlandırmaya ve tetiklemeye, bedensel hislerin zihinsel süreçlerle birleşmesine ve kalıcılaşmasına neden oluyor. Bunun yerine kişiyle samimi bir ilişki kurmak ve kendisi konuyu açar ve anlatırsa orada onun için tam olarak dinleyen olmak, yargısız ve şefkatli bir kulak olmak önemli.
Yapılabilecek en iyi şeylerden birisi Yoga eğitmenleri olarak çokça deneyimlediğimiz şekilde her bir kişi için mevcut ve anda olarak orada bulunmayı denemek. Elimizden geldiğince. Ve çok sevdiğim Dr.Stephen Porges’un da aktardığı üzere hem kendimiz hem katılımcılarımız için de kendi sinir sistemimizi regüle edecek araçlara sahip olmak. Çünkü kendimiz regüle halde değilsek bunu bir şekilde çevremizdeki kişilerin sinir sistemi algılıyor ve benzer bir frekansta olmaya başlıyor. Yani biz savaş-kaç veya savunma halindeysek bunu göstermemeye çalışsak dahi bir şekilde karşı taraftan hissediliyor. Bu nedenle öncelikle kendimizi düzenleyip dengeye getirecek şekilde çalışıyor olmamız kıymetli bir katkı.

Diğer yandan travmaya duyarlı çalışmalarda dikkat edilen birkaç nokta var;
Sunduğumuz her bir çalışma birer davet. Katılan kişi kendisine iyi gelmeyen bir şeyi yapmak zorunda değil. O an iyi gelmiyorsa uygulamadan çıkabileceğini, kendine iyi geleni seçebileceğini söyleyerek alan açmak çok kıymetli. Kamplarımızın açılışlarında pratiklere dair böyle bir bilgi vermek gelenleri rahatlatmaya yardımcı olabilir.

Bir diğer şey kullandığımız dilde seçtiğimiz kelimeler. Dersler sırasında veya sohbet ederken seçilen kelimeler deprem özelinde şekillenerek  duyarlı bir temelde olursa tetikleyici olması en aza iniyor. Örneğin, bir kelimeyi kodlamamız gerektiğinde genelde yer isimleri söyleriz. Mesela OM sesini ilk kez duyan birine kodlamak istediğimizde, Ordu’nun O’su , Mersin’in M’si deme eğilimindeyizdir. Ancak depremden sonra bu çok tetikleyici olabilir. Çünkü beynimiz olayları kelimelerle ilişkilendirerek depolar. Bu nedenle bu söylemi OM kelimesi özelinde ‘Olumlu’ nun O’su , ‘Mümkün’ ün M’si şeklinde kodlayabiliriz.
Bedene dair seçtiğimiz kelimeler de bu dönemde çok önemlidir;

Yoga eğitmenleri olarak sıkça kullandığımız "Yerin desteğini hisset" cümlesini uzunca bir süre kullanmamakta fayda var. Çünkü şu an çoğumuz için yer destekleyici değil aksine altımızdan kayan bir zemin. Hal böyle olunca da güvendiğimiz tek yer kendi bedenimiz oluyor. Bu nedenle de hem bu cümleyi dilerseniz kullanmayı bırakıp hem de bedendeki hislerle bağ kurmaya alan açmak katılanları bedenleriyle yeniden buluşmaya yönlendirebilir. Örneğin yerin desteğini hisset demek yerine ayak tabanlarını hisset demek bir alternatif olabilir. Travmanın en büyük etkilerinden biri bedenle kurulan bağın azalması olduğundan Yoga eğitmenleri olarak aslında çok güzel bir şeye de vesile oluyoruz.

Bir diğer önemli tarifleme bu dönemde "Cenin hali" ve "Cenin pozisyonu" şu an için depremde sağ çıkmakla çokça ilişkilendirilmiş bir tarifleme. Yine tetikleyici olabileceğinden bu tarifi de dilerseniz "bacakları göğse çekip istediğin bir tarafa yan yatarak" şeklinde aktarmayı deneyebilirsiniz.

Travmaya duyarlı mindfulness çalışmalarında öğrendiğim bir başka şey, bu dönemde meditasyon ve savasana yapılan sırada kişilere gözlerin açık olma opsiyonunu sunmak ve dahası meditasyon sırasında kişi kalkıp sınıftan çıkmak isterse (ki yoga için de geçerli) yürümek, su içmek isterse bunları kendi üzerimize kişisel bir yetersizlik meselesi olarak almadan kişiye alan açmamız yönünde.
Gideceğimiz Yoga kamplarındaki doğa alanları pek çoğumuza çok iyi geliyor ve iyileştirici gücü çok yüksek oluyor. Tam da böyle bir dönemden çıkıp gelen insanlar için bu ortamlardaki güzelliklere, güvenlik ipuçlarına dikkati çekmek, sinir sistemlerinin onları kaydetmesi ve bir kaynak olarak kullanabilmesinde önemli oluyor. Örneğin gözlerle oryantasyon yaptırıp derse başlamadan önce çevreyi, doğadan yansıyanları görmeyi, kuşların, varsa denizin, rüzgarın sesini işitmelerini sağlamak, yani genel olarak 5 duyuyu hatırlatıp, deneyimletmek bedene ve güvenli olana dikkati çekmek yapabileceklerimiz arasında yer alıyor.

Elbette istediğimiz kadar dikkat edelim ancak elimizde olmayan, kontrolümüz dışında şeyler olacaktır. Bir psikoterapist gibi iyileştirici olmaya çalışmadan, öncelikle kendimiz için de iyi olanı ve eğitmen olarak bize iyi geleni önceliklendirmek önemli diye düşünüyorum. Yapacağımız her şey her bir birey tarafından farklı algılanmaya açık olsa da, bizler yine de şefkatli ve olabildiğince duyarlı bir alan tutmak niyetiyle elimizdekini sunmayı deneyebiliriz. Eminim ki bunu okuyan duyarlı Yoga eğitmenleri veya ilgili kişiler olarak, çalışmalarımıza katılanlara iyi gelecek, kendi duyarlı ve yaratıcı yöntemlerimizi de zaman içinde geliştiriyor olacağız.
Kendi sistemimizi regüle edecek araçlara sahip olmak ise bana en kıymetli kısımlarından gibi geliyor. Çünkü ancak bizler kendi kendimize iyi gelebildiğimiz ölçüde bunu insanlara aktarıyor olabiliriz.
Umuyorum hayat izin verdikçe güzellikleri paylaşmaya devam eder; yer kürede sağlıkla karşılaşırız.

Namaste
Şeyda Tosçalı

Kapat