2017
Aralık
27

Feldenkrais Temel Eğitim

X
Mesajınız Gönderilmiştir.
Helin Şahin En Kısa Zamanda Size Yanıt Verecektir.
Etkinliği Düzenleyene Mesaj Gönder X
Bu Etkinlik ile İlgili Sorularınızı Helin Şahin Cevaplayacaktır.
Ön Rezervasyon Kaydı Kesin Rezervasyon Yerine Geçmez. X
X
Ön Rezarvasyon Kaydınız Alınmıştır.
Helin Şahin En Kısa Zamanda Sizinle İletişime Geçecektir.

(Ön rezervasyon kaydı kesin rezervasyon yerine geçmez.)
366205
366205
Feldenkrais Temel Eğitim
Feldenkrais Temel Eğitim
600.00

Tarih: 27 - 28 Aralık 2017
Yer: İstanbul

 

Bireyselliğimizin oluşmasında asıl gücü taşıyan unsur, kendi kendimizi eğitmemizdir. Kalıtsal faktörler ve çevre ile etkileşim, ikinci planda kalır. İnsan davranışını etkileyen üç unsurdan yalnızca kendi kendini yetiştirme özün isteğine hissedilir bir derecede yakındır. Peki, ne dereceye kadar, ne şekilde kendimiz için bir şeyler yapabiliriz? Pek çok kişi durumu ağırlaşmışsa zaten yapılabilecek en doğru şeyi yapar ve bir uzmana başvurur. Fakat kişi ya bir şeyin farkında değilse, ya da genellikle rastladığımız gibi farkında olmayı istemiyorsa, bu nedenle hiçbir şey hissetmiyorsa, yardıma ihtiyacı olduğunu anlamıyorsa ya da uzman ona yardımcı olamıyorsa, ne yapmalı? Burada tek çare kendi kendimize yardım etmemiz oluyor. Bu zor olabilir, çok çaba gerektirebilir, ama kendini değiştirmeyi ve iyileştirmeyi isteyen herkese açık bir yoldur, pratik olarak olasıdır ve uygulanabilirdir. İlk zamanlarda büyük bir motivasyonla hemen iyi sonuçlar almayı beklemek elbette normaldir. Fakat öğrenme ve iyileşme süreci her zaman aynı yoğunlukta olmayabilir. Ayrıca her zaman ileriye doğru bir çıkış olmaz, bazen düşüşler yaşanacaktır. Japon dövüş sanatları ustası KWAİ-KOO-TSU şöyle der “Sabır, bir insanın en üstün niteliğidir.” Sabırlı olacaksınız dostlarım. Öğrenme, araya çok zaman girmemişse hızlı ve mükemmel olacaktır. Bu nedenle 10 saatlik temel çalışmamızı arka arkaya gerçekleştirme kararı aldım. Yaşadığımız düşüşler öğrenme süreci ilerledikçe gitgide azalacak, düzelmiş davranışlar kolaylıkla yaşamınıza yerleşecektir. Öte yandan gözünüzü korkutmasın ama yaşamınız değiştikçe o zamana dek farkına varmadığınız yeni zorluklar baş gösterecektir. Korku veya acı nedeniyle bilincin dışına atılmış travmalar özgüveniniz arttıkça açığa çıkacaktır. Bu durum harikadır bana kalırsa, artık aşabilirsiniz onları. Çoğumuz yanlışlarımızı düzeltmeye kendimizi iyileştirmeye çalışırız, ancak bunu, neler olduğunu, nasıl olduğunu kavramadan yaparız. Genellikle yaptıklarımızdan, ulaştıklarımızdan memnun oluruz ve kendimizde fark ettiğimiz bazı aksaklıkları geçirmek için biraz sporun yeterli olduğunu düşünürüz. Gerçekten öyle mi?

Hepimiz yaşamımız boyunca kendimize dair oluşturduğumuz kanıya uygun olarak kendimize özgü bir şekilde hareket eder, duyumsar, düşünür ve konuşuruz. Hoşlanmadığımız taraflarımızı, davranışlarımızı değiştirmek için, bu kanıyı değiştirmemiz gerekir. Kendimize karşı oluşturduğumuz kanı, ben bu kanıyı “ben imgesi” olarak tanımlıyorum, dört unsurdan oluşur: Hareket, duyu organlarının algıları, duygu ve düşünce. Ben imgemiz aslında ömrümüz boyunca değişir. Fakat bu değişim alışkanlığa dönüştüğünde tek düze bir hale gelir. Bebekken ben imgesi hızla değişir, bir önceki gün imkânsız olan bugün mümkün olur. Dış dünyayla ilişkimizi ağız ve dudaklarla kurarız, annemizi böyle tanırız. Dokunarak, el yordamıyla ağız ve dudaklarımıza yardımcı oluruz. Bundan sonra hem bedenimizin diğer parçalarını hem de bunların birbiriyle ilişkilerini keşfetmeye başlarız, bu sayede uzaklık ve mekân duygularımız gelişim gösterir. Zamanın keşfedilmesi, nefes almayla yutma arasında eş zamanlılığı sağlama ihtiyacımızdan doğar. Kazandığımız her yeni işlev ben imgemizi değiştirir.

YAŞAM YOLU
Zayıf ve narin doğar insan.
Sert ve katı ölür.
Hayat verici özle dolan bitkiler yumuşaktır.
Ama solgun ve kuru olarak ölürler.
Sertlik ve sabitlik ölümün,
Yumuşaklık ve kabulleniş ise yaşamın tarafındadır.
Bu nedenle uysal olmayan ordu hiçbir savaşı kazanamaz.
Sert bir ağaç kolayca kırılır.
Sertlik ve direnç kaybeder.
Yumuşaklık ve dirençsizlik kazanır.   LAO-TZU

İnce kas sistemi kişiden kişiye farklılık gösterir. Müzik aleti çalan bir insanın yüzük parmağının kapladığı kassal ve hücresel alanla, çalmayan bir insanınki birbirinden farklı olacaktır. Şimdiye kadar yalnızca kas resimlerine baktık. Fizyologlar konuyla ilgili pek çok deney yapmışlar ve temel devinimlere ters hücrelerin beynin devinimsel bölümünde bir şekil oluşturduklarını ortaya çıkarmışlardır. Böylece ben imgesi somut olarak kanıtlanmış oluyor. Ben imgemiz olabileceğinden çok küçüktür. Aslında daha büyük olabilirdi. Ben imgemiz sahip olduğumuz kapasitenin çok altında kalır. Bunun sebeplerinden biri ulaşmak istediğimiz hedef için beceri kazanır kazanmaz öğrenmeyi bırakmamızdır. Karmaşık süreç ve yaşam şartları gelişimimizin önüne taş koyup, bizi daraltır ve çoğunlukla takılıp kaldığımızın farkına varmayız. Sınırlılık bir süre sonra bizi tatmin etmeye başlar. Çoğunluğun ulaştığından daha geniş sınırlara ulaşanların bunu becermelerinin nedeni kapasitelerinin daha geniş oluşundan değildir, büyük bir olasılıkla normal kapasitelerini daha geniş kullanmayı öğrenmişlerdir. Bu öğretiyi sizler de çocuklarınıza aşılayabilirsiniz. Çocuğunuzu başarısına göre değerlendirirseniz çocuk, kendiliğindenliğini ve doğallığını yitirir. Sizin için de geç kalınmış sayılmaz. Ben imgenizi geliştirmek istiyorsanız kendinize tek birey olarak değer vermeyi öğrenmelisiniz. Üstelik toplumun sizden eksilttiği ve aldığı her şeye rağmen bunu yapabilirsiniz. Bir Çin Atasözü’nde şöyle der:”Davranışlarınızı yönetin, yoksa onlar sizi yönetirler.” Davranışları yönetmenin yolu ben imgenizi geliştirmenizle mümkün olur. Gelişim ve iyileşme bir öğreti değildir. Bu nedenle kendinizi çeşitli felsefelerin standartlarına uydurmaya çalışmanıza gerek yoktur. Gelişme ve iyileşme bir eylemdir. Yaparsınız ve olur.

 

“Bir sanatta ustalığa ulaşan kişinin bu ustalığı, her hareketine yansır.”   Samuray Özdeyişi

Bedenimizin pek çok bölümünü algılayamayız. Genelde bedenimizin en fazla hissettiğimiz uzuvları günlük hayatta en çok kullandıklarımızdır, sessiz ve donuk parçaların uzaktan birer rolleri vardır, bir harekette bulunduğunuzda ben imgesinde yer almazlar. Bütünsel bir ben imgesi hepimizin idealidir fakat çok ender rastlanan bir şeydir. Bunun için bedenin her bir parçasının derinden ayırdında olmak gerekir. Ben burada neden olmasın diyorum ve bu beni çok heyecanlandırıyor. Alışılmamış hareketler yapmaya çalıştığımızda ben imgemizin düşündüğümüzün çok altında olduğunu anlarız. Gözleriniz kapalı olarak bir hareketi hayal edin, sonra gözlerinizi açıp bunu gerçekle karşılaştırın, aradaki fark %30 civarı olacaktır. İmgelem ile gerçek arasındaki farkın %200 olduğuna bile rastlanır. Fakat üzülmeye gerek yok, hiç kimsenin kendini tanıması kolay değildir, başkalarının deneyimleri bize bu konuda değerli bir yardımcı olabilir. İmgemizin genel dinamiğini değiştireceğiz. Amacımız iyileşme ve gelişme yolunun kendisidir.

“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır.''   YUNUS EMRE

Yukarıda ben imgesini anlatırken dört unsurdan bahsetmiştim. Bunlardan biri olan “Duyu Organlarının Algıları”yla yakından ilgileneceğiz. Duyu organları bize, dış dünyadan sürekli bir veri akışı sağlar. Duyuları çalışmayan bir canlıya yaşıyor diyemeyiz. Duyu organlarımız beş tanedir. Fakat altı duyumuz vardır. İlk beşi hepimizin bildiği görme, duyma, tatma, koklama, dokunmadır. Altıncısı ise devinduyumdur. Devinduyumu şöyle açıklayacağım: diğer beş duyu algılamasa bile bir odada otururken bir başka canlının odaya girdiğini duyumsarsınız. Bu bir devinduyum deneyimidir.

Duyu organları veri akışını sağlarken yeni bilgileri, bizim şimdiye kadar kaydettiğimiz bilgi süzgecinden geçirerek aktarır. Buna duyu duvarı diyorum. Yeni bilgiler herkesin kendine has olan duyu duvarından geçirilerek alınır. Bu şu anlama geliyor, gerçeği kendimize göre algılıyoruz, olduğu haliyle değil. Yani göğe baktığımızda mavi renk görsek bile hepimizin gördüğü mavi başka. Hepimizin işittiği rüzgâr sesi, aynı yemekten aldığı tat, gülden aldığı koku başka. Böylece biricik olduğumuzu bir kez daha fark ettik. Şimdi gelelim duyu duvarını oluşturan Duyu Hafızası’na. Duyu hafızası, duyularınız yoluyla sizi etkilemiş ve belli bir davranışa itmiş nesneyi ya da herhangi bir varlığı yeniden yaratma yetisidir ya da yaratmama. Duyu hafızası egzersizleriyle duyu duvarınızdan kurtulmanız mümkündür. Bu şekilde verileri olduğu gibi en gerçek haliyle alabilirsiniz. Örneğin, yolda yürürken ansızın aklınıza sizi çok üzen ve hırpalayan bir anı geliyor, bunu hepimiz yaşamışızdır, farkında olmadan o anının getirdiği davranışsal ve duygusal kalıba gireriz. Muhtemelen yol üzerinde duyular o anıyla kaydedilen bir veri aldılar ve anı aklınızda belirdi. O veri her neyse bunu önceden tahlil edip sıfırlasaydınız bu anı aklınıza gelmeyecekti.

 Bizler gerçeklikte olduğumuzu düşünüyoruz fakat aslında bir illüzyonun içindeyiz. Hakikat çok farklı ve sanıldığı kadar da ürkütücü değil. Yaşadığımız belirsiz duygu durumları çelişik duyu kayıtlarından kaynaklanıyor olabilir. Bir an keyifliyken sebepsiz yere olumsuzluğa düşüyorsanız yine karmaşık duyu kayıtları bunu tetikliyor olabilir. Duyuları kontrol etmek bütünsel ben imgesi gibi çok ideal bir hayaldir. Ve bana kalırsa imkân dâhilindedir. Duyu hafızanızı keşfetmeniz için Feldenkrais çalışması sırasında sizlere birkaç Duyu Hafızası çalışması da öğreteceğim.

 Bugün bu çalışmada öğreneceğiniz temel çalışmalar Feldenkrais uygulamalarınızda size yardımcı olacaktır. Fakat unutmayın yöntemi siz detaylandıracaksınız. Elbette ben size bunun da birkaç örneğini göstereceğim. Bir çalışma kişiye özel olarak nasıl detaylandırılır? Uygulayıcılık yolunda ilerledikçe bunun aslında uygulayıcının değil, uygulanan kişinin işi olduğunu göreceksiniz.

 Sevgili dostlarım, biraz da bu temel eğitim atölyesinin amacından bahsetmek isterim. Beş yıla yakın bir süredir kendi Feldenkrais derslerimi düzenli olarak uyguluyorum. Bir sene öncesine kadar yalnızca kendi üzerimde uyguluyordum. Bir senedir ise hocalarımın da desteğiyle artık insanlara Feldenkrais’den doğru bir şekilde bahsedebileceğimi anladım. Yoga deneyimimden de anladığım kadarıyla bu tür yöntemlerde yanlış yönlendirmeye ve hataya düşmemek adına emek vermemiz gerekiyor, en çok da kendi bedenimize. Eğitim programını hazırlarken çok dikkatli ve titiz davrandım. En temel ve en gerekli dersleri atölye programına ekledim. Bu çalışmanın ardından elinizde 7 tane örnek ders olacak. Bunları uyguladıkça yenilerini kendiniz yazacaksınız. Derslerden 4 ü bana ait, 3 ü değerli hocamız Moshé Feldenkrais’e. Sizler bu çalışmaya katılarak kendiniz ve çevrenizdeki insanlar için çok ılıman, sevecen bir adım attınız. Her birinizin yaşamına bu yöntemin ışık olmasını diliyorum. Sevgilerimle..

 Ücret: 600 TL

**Katılım ve detaylı bilgi için yeşil workshopix mesaj kutusunu kullanabilirsiniz.

Tarih: 27 - 28 Aralık 2017
Yer: İstanbul

 

Bireyselliğimizin oluşmasında asıl gücü taşıyan unsur, kendi kendimizi eğitmemizdir. Kalıtsal faktörler ve çevre ile etkileşim, ikinci planda kalır. İnsan davranışını etkileyen üç unsurdan yalnızca kendi kendini yetiştirme özün isteğine hissedilir bir derecede yakındır. Peki, ne dereceye kadar, ne şekilde kendimiz için bir şeyler yapabiliriz? Pek çok kişi durumu ağırlaşmışsa zaten yapılabilecek en doğru şeyi yapar ve bir uzmana başvurur. Fakat kişi ya bir şeyin farkında değilse, ya da genellikle rastladığımız gibi farkında olmayı istemiyorsa, bu nedenle hiçbir şey hissetmiyorsa, yardıma ihtiyacı olduğunu anlamıyorsa ya da uzman ona yardımcı olamıyorsa, ne yapmalı? Burada tek çare kendi kendimize yardım etmemiz oluyor. Bu zor olabilir, çok çaba gerektirebilir, ama kendini değiştirmeyi ve iyileştirmeyi isteyen herkese açık bir yoldur, pratik olarak olasıdır ve uygulanabilirdir. İlk zamanlarda büyük bir motivasyonla hemen iyi sonuçlar almayı beklemek elbette normaldir. Fakat öğrenme ve iyileşme süreci her zaman aynı yoğunlukta olmayabilir. Ayrıca her zaman ileriye doğru bir çıkış olmaz, bazen düşüşler yaşanacaktır. Japon dövüş sanatları ustası KWAİ-KOO-TSU şöyle der “Sabır, bir insanın en üstün niteliğidir.” Sabırlı olacaksınız dostlarım. Öğrenme, araya çok zaman girmemişse hızlı ve mükemmel olacaktır. Bu nedenle 10 saatlik temel çalışmamızı arka arkaya gerçekleştirme kararı aldım. Yaşadığımız düşüşler öğrenme süreci ilerledikçe gitgide azalacak, düzelmiş davranışlar kolaylıkla yaşamınıza yerleşecektir. Öte yandan gözünüzü korkutmasın ama yaşamınız değiştikçe o zamana dek farkına varmadığınız yeni zorluklar baş gösterecektir. Korku veya acı nedeniyle bilincin dışına atılmış travmalar özgüveniniz arttıkça açığa çıkacaktır. Bu durum harikadır bana kalırsa, artık aşabilirsiniz onları. Çoğumuz yanlışlarımızı düzeltmeye kendimizi iyileştirmeye çalışırız, ancak bunu, neler olduğunu, nasıl olduğunu kavramadan yaparız. Genellikle yaptıklarımızdan, ulaştıklarımızdan memnun oluruz ve kendimizde fark ettiğimiz bazı aksaklıkları geçirmek için biraz sporun yeterli olduğunu düşünürüz. Gerçekten öyle mi?

Hepimiz yaşamımız boyunca kendimize dair oluşturduğumuz kanıya uygun olarak kendimize özgü bir şekilde hareket eder, duyumsar, düşünür ve konuşuruz. Hoşlanmadığımız taraflarımızı, davranışlarımızı değiştirmek için, bu kanıyı değiştirmemiz gerekir. Kendimize karşı oluşturduğumuz kanı, ben bu kanıyı “ben imgesi” olarak tanımlıyorum, dört unsurdan oluşur: Hareket, duyu organlarının algıları, duygu ve düşünce. Ben imgemiz aslında ömrümüz boyunca değişir. Fakat bu değişim alışkanlığa dönüştüğünde tek düze bir hale gelir. Bebekken ben imgesi hızla değişir, bir önceki gün imkânsız olan bugün mümkün olur. Dış dünyayla ilişkimizi ağız ve dudaklarla kurarız, annemizi böyle tanırız. Dokunarak, el yordamıyla ağız ve dudaklarımıza yardımcı oluruz. Bundan sonra hem bedenimizin diğer parçalarını hem de bunların birbiriyle ilişkilerini keşfetmeye başlarız, bu sayede uzaklık ve mekân duygularımız gelişim gösterir. Zamanın keşfedilmesi, nefes almayla yutma arasında eş zamanlılığı sağlama ihtiyacımızdan doğar. Kazandığımız her yeni işlev ben imgemizi değiştirir.

YAŞAM YOLU
Zayıf ve narin doğar insan.
Sert ve katı ölür.
Hayat verici özle dolan bitkiler yumuşaktır.
Ama solgun ve kuru olarak ölürler.
Sertlik ve sabitlik ölümün,
Yumuşaklık ve kabulleniş ise yaşamın tarafındadır.
Bu nedenle uysal olmayan ordu hiçbir savaşı kazanamaz.
Sert bir ağaç kolayca kırılır.
Sertlik ve direnç kaybeder.
Yumuşaklık ve dirençsizlik kazanır.   LAO-TZU

İnce kas sistemi kişiden kişiye farklılık gösterir. Müzik aleti çalan bir insanın yüzük parmağının kapladığı kassal ve hücresel alanla, çalmayan bir insanınki birbirinden farklı olacaktır. Şimdiye kadar yalnızca kas resimlerine baktık. Fizyologlar konuyla ilgili pek çok deney yapmışlar ve temel devinimlere ters hücrelerin beynin devinimsel bölümünde bir şekil oluşturduklarını ortaya çıkarmışlardır. Böylece ben imgesi somut olarak kanıtlanmış oluyor. Ben imgemiz olabileceğinden çok küçüktür. Aslında daha büyük olabilirdi. Ben imgemiz sahip olduğumuz kapasitenin çok altında kalır. Bunun sebeplerinden biri ulaşmak istediğimiz hedef için beceri kazanır kazanmaz öğrenmeyi bırakmamızdır. Karmaşık süreç ve yaşam şartları gelişimimizin önüne taş koyup, bizi daraltır ve çoğunlukla takılıp kaldığımızın farkına varmayız. Sınırlılık bir süre sonra bizi tatmin etmeye başlar. Çoğunluğun ulaştığından daha geniş sınırlara ulaşanların bunu becermelerinin nedeni kapasitelerinin daha geniş oluşundan değildir, büyük bir olasılıkla normal kapasitelerini daha geniş kullanmayı öğrenmişlerdir. Bu öğretiyi sizler de çocuklarınıza aşılayabilirsiniz. Çocuğunuzu başarısına göre değerlendirirseniz çocuk, kendiliğindenliğini ve doğallığını yitirir. Sizin için de geç kalınmış sayılmaz. Ben imgenizi geliştirmek istiyorsanız kendinize tek birey olarak değer vermeyi öğrenmelisiniz. Üstelik toplumun sizden eksilttiği ve aldığı her şeye rağmen bunu yapabilirsiniz. Bir Çin Atasözü’nde şöyle der:”Davranışlarınızı yönetin, yoksa onlar sizi yönetirler.” Davranışları yönetmenin yolu ben imgenizi geliştirmenizle mümkün olur. Gelişim ve iyileşme bir öğreti değildir. Bu nedenle kendinizi çeşitli felsefelerin standartlarına uydurmaya çalışmanıza gerek yoktur. Gelişme ve iyileşme bir eylemdir. Yaparsınız ve olur.

 

“Bir sanatta ustalığa ulaşan kişinin bu ustalığı, her hareketine yansır.”   Samuray Özdeyişi

Bedenimizin pek çok bölümünü algılayamayız. Genelde bedenimizin en fazla hissettiğimiz uzuvları günlük hayatta en çok kullandıklarımızdır, sessiz ve donuk parçaların uzaktan birer rolleri vardır, bir harekette bulunduğunuzda ben imgesinde yer almazlar. Bütünsel bir ben imgesi hepimizin idealidir fakat çok ender rastlanan bir şeydir. Bunun için bedenin her bir parçasının derinden ayırdında olmak gerekir. Ben burada neden olmasın diyorum ve bu beni çok heyecanlandırıyor. Alışılmamış hareketler yapmaya çalıştığımızda ben imgemizin düşündüğümüzün çok altında olduğunu anlarız. Gözleriniz kapalı olarak bir hareketi hayal edin, sonra gözlerinizi açıp bunu gerçekle karşılaştırın, aradaki fark %30 civarı olacaktır. İmgelem ile gerçek arasındaki farkın %200 olduğuna bile rastlanır. Fakat üzülmeye gerek yok, hiç kimsenin kendini tanıması kolay değildir, başkalarının deneyimleri bize bu konuda değerli bir yardımcı olabilir. İmgemizin genel dinamiğini değiştireceğiz. Amacımız iyileşme ve gelişme yolunun kendisidir.

“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır.''   YUNUS EMRE

Yukarıda ben imgesini anlatırken dört unsurdan bahsetmiştim. Bunlardan biri olan “Duyu Organlarının Algıları”yla yakından ilgileneceğiz. Duyu organları bize, dış dünyadan sürekli bir veri akışı sağlar. Duyuları çalışmayan bir canlıya yaşıyor diyemeyiz. Duyu organlarımız beş tanedir. Fakat altı duyumuz vardır. İlk beşi hepimizin bildiği görme, duyma, tatma, koklama, dokunmadır. Altıncısı ise devinduyumdur. Devinduyumu şöyle açıklayacağım: diğer beş duyu algılamasa bile bir odada otururken bir başka canlının odaya girdiğini duyumsarsınız. Bu bir devinduyum deneyimidir.

Duyu organları veri akışını sağlarken yeni bilgileri, bizim şimdiye kadar kaydettiğimiz bilgi süzgecinden geçirerek aktarır. Buna duyu duvarı diyorum. Yeni bilgiler herkesin kendine has olan duyu duvarından geçirilerek alınır. Bu şu anlama geliyor, gerçeği kendimize göre algılıyoruz, olduğu haliyle değil. Yani göğe baktığımızda mavi renk görsek bile hepimizin gördüğü mavi başka. Hepimizin işittiği rüzgâr sesi, aynı yemekten aldığı tat, gülden aldığı koku başka. Böylece biricik olduğumuzu bir kez daha fark ettik. Şimdi gelelim duyu duvarını oluşturan Duyu Hafızası’na. Duyu hafızası, duyularınız yoluyla sizi etkilemiş ve belli bir davranışa itmiş nesneyi ya da herhangi bir varlığı yeniden yaratma yetisidir ya da yaratmama. Duyu hafızası egzersizleriyle duyu duvarınızdan kurtulmanız mümkündür. Bu şekilde verileri olduğu gibi en gerçek haliyle alabilirsiniz. Örneğin, yolda yürürken ansızın aklınıza sizi çok üzen ve hırpalayan bir anı geliyor, bunu hepimiz yaşamışızdır, farkında olmadan o anının getirdiği davranışsal ve duygusal kalıba gireriz. Muhtemelen yol üzerinde duyular o anıyla kaydedilen bir veri aldılar ve anı aklınızda belirdi. O veri her neyse bunu önceden tahlil edip sıfırlasaydınız bu anı aklınıza gelmeyecekti.

 Bizler gerçeklikte olduğumuzu düşünüyoruz fakat aslında bir illüzyonun içindeyiz. Hakikat çok farklı ve sanıldığı kadar da ürkütücü değil. Yaşadığımız belirsiz duygu durumları çelişik duyu kayıtlarından kaynaklanıyor olabilir. Bir an keyifliyken sebepsiz yere olumsuzluğa düşüyorsanız yine karmaşık duyu kayıtları bunu tetikliyor olabilir. Duyuları kontrol etmek bütünsel ben imgesi gibi çok ideal bir hayaldir. Ve bana kalırsa imkân dâhilindedir. Duyu hafızanızı keşfetmeniz için Feldenkrais çalışması sırasında sizlere birkaç Duyu Hafızası çalışması da öğreteceğim.

 Bugün bu çalışmada öğreneceğiniz temel çalışmalar Feldenkrais uygulamalarınızda size yardımcı olacaktır. Fakat unutmayın yöntemi siz detaylandıracaksınız. Elbette ben size bunun da birkaç örneğini göstereceğim. Bir çalışma kişiye özel olarak nasıl detaylandırılır? Uygulayıcılık yolunda ilerledikçe bunun aslında uygulayıcının değil, uygulanan kişinin işi olduğunu göreceksiniz.

 Sevgili dostlarım, biraz da bu temel eğitim atölyesinin amacından bahsetmek isterim. Beş yıla yakın bir süredir kendi Feldenkrais derslerimi düzenli olarak uyguluyorum. Bir sene öncesine kadar yalnızca kendi üzerimde uyguluyordum. Bir senedir ise hocalarımın da desteğiyle artık insanlara Feldenkrais’den doğru bir şekilde bahsedebileceğimi anladım. Yoga deneyimimden de anladığım kadarıyla bu tür yöntemlerde yanlış yönlendirmeye ve hataya düşmemek adına emek vermemiz gerekiyor, en çok da kendi bedenimize. Eğitim programını hazırlarken çok dikkatli ve titiz davrandım. En temel ve en gerekli dersleri atölye programına ekledim. Bu çalışmanın ardından elinizde 7 tane örnek ders olacak. Bunları uyguladıkça yenilerini kendiniz yazacaksınız. Derslerden 4 ü bana ait, 3 ü değerli hocamız Moshé Feldenkrais’e. Sizler bu çalışmaya katılarak kendiniz ve çevrenizdeki insanlar için çok ılıman, sevecen bir adım attınız. Her birinizin yaşamına bu yöntemin ışık olmasını diliyorum. Sevgilerimle..

 Ücret: 600 TL

**Katılım ve detaylı bilgi için yeşil workshopix mesaj kutusunu kullanabilirsiniz.

Kapat